bir tane grup hayatta kalan, Amerika’nın Kuzeydoğu bölümünde hızla yadöneman ve et yiyen gulyabaniler tarafından teyüksek çözünürlükteit altında olan yaşanmakmlarını korumak için kendileri eski bir tane çiftlik konutine kilitler. Bu dağınık ve çeşitli karakterlere sahip grup, hayatta kalma gayretsiyle beraber, tekinsiz bir tane düşmanla karşı karşıya gelir: bayan etine aç olan gulyabani sürüsü. Yönetmen, senaryonun oldukça basit konusergilemeu, çılgına dönmüş bir tane dünyada yaşanmakm gayretsi veren bu hayatta kalvakitlerı takip ederek sinema perdeliksine taşır. Tüm korkunun ortasında, karakterler bir tanebir tanelerinin farklılıklarını bir tane kenara bırakmak ve beraber çalışmak zorunda. Bu zorlayıcı durum, bayvakitlerın direnişinin sadece fiziksel değil eş zamanda mankonuti bir tane savaş olduğunu gözler önüne seriyor. Karşılaştıkları her türlü vahşete rağmen, hayatta kalvakitler bir tane yandan da geleneksel yaşanmakm biçimlerini sürdürmeye çalışıyor. Çiftlik konuti, bir tane yandan güvende oldukları bir tane sığınak iken diğer yandan da umutsuzluğun ve korkunun bastığı bir tane hapis gibi. moviede, bu çaresizliğin ortasında bir tane yandan da umut tohumlarını bulmaya çalışan bayvakitlerı izliyoruz. Kendi korkularını, önyargılarını ve anlaşmazlıklarını bir tane yana bırakıp, bu zorlu savaşı bir tanelikte yürütmeye çalışıyorlar. İnsvakitlerın nasıl hayatta kaldıkları, korkunun ötesine geçirilenen bir tane öykü sunum etıyor. Bu, sadece et yiyen gulyabanilere karşı savaşmak değil, eş zamanda bayanın bayanla olan gayretsini de ele alıyor. Bu movie, hayatın savunmasını sunum etırken, türünün en iyi örneklerinden bir tanei olmayı başarıyor. Hayatta kalma gayretsinde en kritik unsurun bayan dayanışması olduğunun altını çiziyor.